باب: ما جاء
في القبلة،
ومن لا يرى
الإعادة على
من سها، فصلى
إلى غير
القبلة.
32. Kıbleye İlişkin Diğer Hususlar, Yanlışlıkla Kıbleden Farklı
Yöne Namaz Kılmak
-وقد
سلم النبي صلى
الله عليه
وسلم في ركعتي
الظهر، وأقبل
على الناس
بوجهه، ثم أتم
ما بقي.
Nebi s.a.v. öğle namazının ikinci rekatında selam verdi ve
yüzünü cemaate çevirdi. Daha sonra kalkıp namazın geri kalan kısmını tamamladı.
حدثنا
عمرو بن عون
قال: حدثنا
هشيم، عن
حميد، عن أنس
قال: قال عمر:
وافقت
ربي في ثلاث:
فقلت: يا رسول
الله، لو اتخذنا
من مقام
إبراهيم
مصلى، فأنزلت:
{واتخذوا من
مقام إبراهيم
مصلى}. وآية
الحجاب، قلت:
يا رسول الله،
لو أمرت نساءك
أن يحتجبن،
فإنه يكلمهن
البر
والفاجر،
فنزلت آية
الحجاب،
واجتمع نساء
النبي صلى
الله عليه
وسلم في الغيرة
عليه، فقلت
لهن: عسى
ربهإن طلقكن،
أن يبدله
أزواجا خيرا
منكن، فأنزلت
هذه الآية.حدثنا
ابن أبي مريم
قال: أخبرنا
يحيى بن أيوب قال:
حدثني حميد
قال: سمعت
أنسا بهذا.
[-402-] Humeyd, Enes İbn Mâlikten şöyle nakletmiştir: "Hz. Ömer şöyle
dedi: Üç konuda Rabbim temennilerimi gerçekleştirdi; Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e ibrahim makamında bir namaz yeri edinelim dedim, Allah Teâlâ:
"Siz de ibrahim'in makamında bir namaz yeri edinin! (orada namaz kılın)
[Bakara 125] âyetini in dirdi. Hicab âyetinde de Rabbim benim temennim
doğrultusunda emir buyurdu.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ne Ey Allah'ın elçisi
hanımlarına söylesen de örtünseler, zira hem iyi hem de kötü insanlar onlarla
konuşuyor' dedim. Bunun üzerine hicab âyeti nazil oldu. Rasulullah'ın hanımları
kıskançlık konusunda ona karşı birleşmişlerdi. Onlara, 'Belki de onun Rabbi,
sizi boşarsa sizden daha hayırlı eşleri ona nasip eder' dedim bunun üzerine bu
âyet nazil oldu.
Tekrar: 4483, 4790, 4616.
AÇIKLAMA: (Yanlışlıkla Kıbleden
Farklı Yöne Namaz Kılmak); Bu meselenin aslı, kıble konusunda ictihadda bulunup
hata ettiğini anlayan kimseyle ilgilidir. İbn Ebî Şeybe Saîd İbn Müseyyeb, Atâ,
Şa'bî ve daha başkalarının, böyle birinin namazını yeniden kılmasının
gerekmediği görüşünde olduğunu nakletmiştir. Kufeliler de bu görüştedir. Zührî,
İmam Mâlik ve başka âlimlerden bir kısım ise, böyle bir kimsenin vakit çıkmadan
önce hatasını fark ederse namazını yeniden kılması gerektiği görüşünü
savunmuşlardır.
İmam Şafiî'ye göre ise ister vakit çıksın isterse çıkmasın
mutlak surette namazını kaza eder. Kıbleyi yanlış tayin edip namaz kılan
kimsenin, Kabe'ye arkasını dönmesine rağmen namaz kılan hükmünde olması bu alt
başlığın konu başlığı ile olan ilişkisini açıklar.
(Üç konuda Rabbim temennilerimi gerçekleştirdi) Bu ifade
"Rabbim üç konuda benim temennim doğrultusunda emir buyurarak benim
düşünceme uygun hüküm indirdi" anlamına gelir. Hz. Ömer edeb gereği
böylesi bir muvafakati kendisine nispet etmiştir. Ya da, düşüncesinin sonradan
meydana geldiğine, hükmün ise ezelde takdir edildiğine işaret buyurmuştur.
Burada Hz. Ömer'in muvafakati üç ile sınırlı tutması, bunun
üçten fazla olmadığı anlamına gelmez. Çünkü bunun dışında pek çok konuda muvafakati
gerçekleşmiştir. En meşhuru ise, Bedir esirleri ile münafıkların cenaze namazı
konusunda gerçekleşen muvafakattir. Bu iki olay, Buhârî ve Tirmizî'nin
"Sahîh"lerinde mevcuttur. İbn Ömer'den kendisinden nakledilen hadiste
şöyle demiştir: "İnsanların karşılaştıkları bir durumda, herkes bir şey
söyler, Ömer de bir şey söylerse, vahiy onun görüşlerine uygun bir şekilde
inerdi." Bu rivayet, onun muvafakatinin çok olduğunu gösterir.
Hadisin konu başlığı ile ilgisine gelince: Bu konuda Kirmânî
şöyle demiştir: "Bu başlıktan maksat, kıble ve onunla ilgili nakledilen
rivayetlerdir. Bu durumda. İbrahim makamını Kabe ile tefsir edenlere göre bu
hadis ile konu başlığı arasındaki münasebet açıktır.
İbrahim makamını, bütün harem bölgesi olarak tefsir edenlere
göre, âyetinde geçen ... harf-i çeri teb'îd içindir. Şöyle ki, İbrahim
makamının bir bölümü, kelimesi ise kıble anlamına gelir. Bu durumda âyet, İbrahim
makamının bir bölümünü kıble edinin anlamını ifade eder.
İbrahim makamını, onun üzerine çıktığı taş olarak tefsir edenler
de vardır. Bu görüş hepsinden daha isabetlidir. Bu durumda, kıble oiduğu için
değil dek bu makamda namaz kılmanın Kabe'ye yönelmekle ilgili olmasından dolayı
hadisin konu başlığı ile münasebeti ortaya çıkar.
İbn Reşıd de şöyle demiştir: "Kanaatime göre, kıblenin
tayini meselesinin bir ictihad konusu olduğuna işaret etmek, bu hadisin konu
başlığı ile ilgisini göstermektedir. Çünkü Hz. Ömer, Kabe'nin ön tarafında
bulunan İbrahim makamına doğru, namaz kılınacak yerin tespiti için ictihad
etmiştir. Bu içtihadıyla kıble yönlerinden birini tercih etmiştir. Burada da
Rabbine muvafakati gerçekleşmiştir. Bu olay, gayretini sarfettikten sonra kıble
tayini hususunda ictihad eden kimsenin doğru yaptığını gösterir. Bu durum
gayet açıktır.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف قال:
أخبرنا مالك
بن أنس، عن عبد
الله بن
دينار، عن عبد
الله بن عمر
قال: بينا
الناس بقباء
في صلاة
الصبح، إذ
جاءهم آت فقال:
إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم قد أنزل
عليه الليلة
قرآن، وقد أمر
أن يستقبل
الكعبة،
فاستقبلوها،
وكانت وجوههم
إلى الشأم،
فاستداروا
إلى الكعبة.
[-403-] Abdullah İbn Ömer'den şöyle nakledilmiştir: "Müslümanlar Kubâ
mescidinde sabah namazını kılarlarken ashab'dan birisi çıkagelip, onlara: 'Bu
gece inen âyetle Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Ka'be'ye
yönelmesi emredildi, siz de o tarafa yönelin' deyince, yüzleri Şam'a dönük olan
cemaat, hemen o anda Kabe'ye doğru döndü.
Tekrar: 4488, 4490, 4491, 4492, 4493, 7251.
AÇIKLAMA: (emredildi); Buna
göre, Nebi s.a.v.'e yapılan emir, ümmetini de bağlar. Kendisine özgü olduğuna
dair bir delil bulunmadığı sürece onun, sözleri gibi davranışlarına da uyulur.
Rivayette bahsi geçen kıble değişikliği, İbn Ebî Hâtim'in
Süveyle bintu Eslem'den naklettiği ve bizim de şu an bir bölümünü
nakledeceğimiz şu hadiste anlatılmaktadır. "...Derken kadınlar erkeklerin,
erkekler de kadınların yerine geçti. Geri kalan iki secdeyi Mescid-i Haram'a
doğru yaptık." Olayı şu şekilde tasvir edebiliriz: İmam, mescidin Ön
tarafında bulunan mihrabdan ayrılarak mescidin arkasına geçmiştir. Çünkü Kabe'ye
yönelen beytu'l-makdise sırtını döner. Eğer İmam yerinden ayrılmadan dönseydi
arkasında cemaatin saf tutacağı genişlikte yer kalmazdı. İmam yerini
değiştirince onunla birlikte erkekler de yerlerini değiştirip imamın arkasına
geçmişlerdir. Keza kadınlar da hareket edip erkeklerin arkasında saf
tutmuşlardır. Bütün bu yapılanlar, namazda amel-i kesîr kavramı içine girer.
Muhtemelen bu olay, amel-i kesirin haram kılınmasından önce gerçekleşmiştir.
Nitekim bu hadîse, namazda konuşmanın haram kılınmasından önce meydana
gelmiştir. Belki de, bahsi geçen maslahattan dolayı yapılan amel-i kesîr mazur
görülmüştür. Ya da, cemaat kıbleyi değiştirirken adımlarını peş peşe
atmamıştır. Aksine ara ara atmıştır.
Bu hadise göre, nasih olan bir nassın hükmü, nesihten haberi
olmayan kimseler hakkında geçerli değildir. Çünkü Kabe'ye yönelme emri, Kubâ
sakinlerinin kıldıkları namazdan birkaç vakit önce gelmişti. Tahâvî buradan
hareketle, Islâmî davetin kendisine ulaşmadığı ve başka yollardan İslâm'ı
öğrenme imkanının bulunmadığı kimselerin farzlarla sorumlu tutulamayacağı
hükmüne varmıştır.
Bu rivayet, Rasulullah döneminde ictihad yapılabildiğine delil
teşkil eder. Çünkü Kubâ'daki cemaat namazı bırakmamış, aksine namaza devam
etmişlerdir. Onların bu davranışı, namaza devam ederek kıbleyi değiştirme
düşüncesini, namazı bozarak yeniden kılma düşüncesine tercih ettiklerini
gösterir. Bu da ancak, ictihadla mümkündür. Ancak bu görüş tartışmaya açıktır.
Çünkü, cemaat daha önceden haberdar oldukları bir nasa göre böyle davranmış
olabilir. Zira Allah Resulü bu değişikliği beklemekte idi. Bu yüzden, namazı
bozmadan kıble değiştirilmesi gerektiğini önceden onlara öğretmesinde herhangi
bir engel yoktur.
Bu hadis, haber-i vahidin kabul edileceğine ve onunla amel
etmenin farz olduğuna delil teşkil eder. Ayrıca haber-i vahidin, ilim ifade
eden bir haberle sabit olan bir hükmü neshedebileceğini gösterir. Çünkü Kubâ
halkının beytu'l-makdise doğru namaz kılmaları kesin bir bilgiye dayanmaktaydı.
Zira Nebi s.a.v.'in bu şekilde namaz kıldığını görüp duruyorlardı.
Beytu'l-makdisi bırakıp Kabe'ye yönelmeleri, bir kişinin getirdiği haberle
olmuştur. Ancak onların bu gerekçelerine şu şekilde itiraz edilmiştir: Kubâ
halkına gelen söz konusu haber, bir çok karine ve ipuçlarıyla hissettirilmişti.
Bütün bunlar onlar açısından, gelen haberin kesin bilgi içerdiğini gösterir
nitelikteydi. Dolayısıyla onlara göre, ilim ifade eden bir husus, yine ilim
ifade eden bir başka hususla neshedilmiştir.
Bu hadise göre, namazda olmayan kimse, namazdaki birine bir
şeyler öğretebilir. Yine buna göre, namazdaki birinin, namaz kılmayan kimsenin
sözünü dinlemesi namazını bozmaz.
İbn Ömer hadisinin konu başlığı İle münasebetine gelince;
hadiste geçen "Kabe'ye yönelmesi emredildi" ifadesi, rivayetin konu
başlığı ile ilgisini gösterir. Hadisin alt başlıkla uyumu ise şu şekildedir:
Kubâ cemaati, namazın ilk rekatını kıblenin değiştiğini bilmedikleri için
neshedilen kıbleye doğru kılmıştı. Buna rağmen namazları geçerli kabul
edilmişti. Yeniden kılmaları emredilmemişti. Kıble hususunda yanılan kimse de,
onlarla aynı durumdadır. Ancak aralarında şu şekilde bir ayırıma gitmek
mümkündür: Yeni hükmü bilmeyen kimse, ilk hükme uyar. Bu durumda yanılan kimse
için mazur görülmeyen hususlar onun için mazur görülür. Çünkü önceden bildiği
hükme göre amel etmiştir.
396 - حدثنا
مسدد قال:
حدثنا يحيى،
عن شعبة، عن
الحكم، عن
إبراهيم، عن
علقمة، عن عبد
الله قال: صلى
النبي صلى
الله عليه
وسلم الظهر
خمسا، فقالوا:
أزيد في
الصلاة؟ قال:
(وما ذاك).
قالوا: صليت
خمسا، فثنى
رجليه، وسجد
سجدتين.
[-404-] Alkame Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle dediğini nakletmiştir:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğle namazını beş rekat olarak kıldırdı.
Cemaat 'Namaza ilave mi oldu?' diye sordu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Böyle bir şey olmadı' buyurdu. Ashâb-ı kiram 'Beş rekat kıldınız'
deyince Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayaklarını katladı ve iki kez
secde etti."